Rötor yapmak ne demek ?

Nazik

New member
Rötor Yapmak: Geciken Zamanların Sessiz Hikâyesi

Arkadaşlar, merhaba.

Bugün biraz farklı bir konuya dokunalım istedim. “Rötor yapmak” deriz ya hani… Uçağın gecikmesi gibi, bazen planlarımızın, bazen de hayatlarımızın rotası gecikir. Rötor kelimesi aslında Fransızcadan gelir; “retard” yani gecikme anlamındadır. Havacılıktan çıkıp günlük dilimize yerleşmiş, ama sadece uçaklar değil, insanlar da zaman zaman “rötor” yapar.

Bu başlıkta, kelimenin ötesine geçelim istiyorum: Rötor yapmak sadece fiziksel bir gecikme değil, toplumsal, duygusal ve hatta adalet temelli bir gecikme midir? Kimlerin gecikmesi daha çok yargılanır? Kimler bekletmeye “hakkı yok” sayılır?

Gecikmenin Anatomisi: Rötorun Görünmeyen Yüzü

Uçak rötor yapınca sinirleniriz. “Bir saat gecikme de ne demek, işlerim aksadı!” deriz. Ama kimse o an kar fırtınasında piste yaklaşmaya çalışan pilotun, gece vardiyasında radar başında bekleyen kadının, ya da bakım ekibinde donmuş elleriyle çalışan işçinin hikâyesini bilmez.

Rötor, sadece bir dakikanın değil, bir insan zincirinin kırılmasıdır.

Toplumda da böyledir aslında. Biri sınavını geç verirse “tembel”, biri işe geç girerse “disiplinsiz” deriz. Ama kimse o kişinin bakım emeğini, duygusal yükünü, ya da sosyal engellerini hesaba katmaz. Rötor bazen bir gecikme değil, bir direniştir: Hayatın temposuna uymak yerine, kendi ritmini korumaya çalışan sessiz bir itiraz.

Toplumsal Cinsiyet Bağlamında Rötor: Kim Geç Kalabilir, Kim Kalamaz?

Erkek geç kalınca “yoğun işleri vardı” denir. Kadın geç kalınca “zaman yönetemiyor” diye eleştirilir.

Toplumsal cinsiyet rolleri, zamanla bile eşit davranmıyor bize. Erkeklerin rötoru genelde “profesyonel” algılanırken, kadınlarınki “kişisel zaaf” olarak görülüyor.

Bir kadın sabah işe geç kalırsa, çoğu zaman bunun ardında çocuk bakımı, yaşlı ilgisi, toplumsal beklentilerle dolu bir sabah vardır. Ama sistem, bu “emek saatlerini” hesaba katmaz.

Tam tersine, bir erkek işe geç kalırsa genelde “yoğunluk” ya da “stratejik bir toplantı” bahanesiyle meşrulaşır. Aynı eylem, farklı cinsiyetlerde farklı anlamlar kazanır.

Belki de asıl soru şu: Rötor yapan kimdir? Kişi mi, yoksa adaletsiz zaman düzeninin kendisi mi?

Çeşitlilik ve Görünmez Rötorlar

Bir toplumda herkes aynı hızda ilerleyemez, çünkü herkes aynı koşullarda başlamaz.

Engelli bireyler için erişilebilirlik eksiklikleri, göçmenler için dil bariyerleri, LGBTQ+ bireyler için güvenli alan eksikliği — hepsi sistemin “zaman farklarıdır.”

Bir trans bireyin işe alınma sürecinin uzaması da bir rötor; bir köy okulundaki kız çocuğunun üniversiteye geç ulaşması da.

Toplumun geri kalanına göre daha fazla engel aşmak zorunda kalan herkesin hayatında kronik bir rötor vardır. Ama bu gecikme bir “kusur” değil, bir “mücadele temposudur.”

O yüzden forumdaşlar, belki de bir gün “rötor” kelimesine bakarken sadece sabırsızlık değil, biraz saygı da duymalıyız. Çünkü o gecikmenin içinde sabır, dayanıklılık ve var olma ısrarı var.

Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı: Zamanı Onarmak

Erkek forumdaşlarımız genellikle meseleyi analitik bir gözle ele alıyor.

“Rötor varsa, planlama hatası vardır.”

“Veriyle yaklaşalım, süreç optimizasyonu yapalım.”

Evet, bu bakış değerli. Çünkü çözüm üretmek, sistemdeki aksaklığı teşhis etmeyi gerektirir. Ancak bazen sorun, planın içinde değil, planın kim tarafından yazıldığı yerde gizlidir.

Bir kadının rötorunu çözmek istiyorsak, önce neden her sabah daha erken kalkmak zorunda kaldığını, neden toplumsal yükün eşit dağılmadığını da anlamamız gerekir.

Yani strateji, empatiyle birleştiğinde anlam kazanır. Sadece “süreç düzeltmek” yetmez; “insanı görmek” de gerekir.

Kadınların Empatik Yaklaşımı: Zamanı Paylaşmak

Kadın forumdaşlar genellikle rötoru bireysel bir başarısızlık değil, kolektif bir çağrı olarak görür.

“Belki de geç kalmamızın nedeni, çok fazla şeyi aynı anda taşımamızdır.”

Birçok kadın, zamanın adil olmadığını fark eder. Zaman, güç ilişkilerinin aynasıdır.

Bu yüzden kadınlar genelde birbirine alan açar: “Sen biraz geç kal, ben beklerim.” Çünkü bilirler ki dayanışma, zaman yönetiminin en insani hâlidir.

Empati burada sadece duygusal bir tepki değil, bir toplumsal stratejidir: Zamanı yeniden paylaşma biçimi.

Sosyal Adalet Perspektifi: Rötor Bir Hak Meselesi midir?

Bir uçuş rötor yaptığında herkes aynı anda bekler, ama herkesin bekleme koşulu farklıdır. VIP salonunda bekleyenle, soğuk terminalde ayakta bekleyen aynı zamanı yaşamaz.

Tıpkı toplumda olduğu gibi: Zengin için gecikme bir kahve molasıdır; yoksul için hayati bir kayıptır.

Zamanın kimin elinde olduğu, adaletin de kimde olduğuna işaret eder.

Bu yüzden rötoru sadece bir zaman problemi değil, bir eşitlik göstergesi olarak da okuyabiliriz. Adil bir toplumda herkesin zamanı kıymetlidir. Rötor, sadece sistemin değil, bazen ayrıcalığın da yansımasıdır.

Rötor ve Dayanışma Kültürü: Beklemek Birbirimizi Anlamaktır

Forumda bir dostum şöyle demişti: “Bazen biri geç kalmaz, biz erken gelmişizdir.”

Ne kadar doğru! Toplumsal değişim, bireysel hızlarla ölçülmez. Kimileri çoktan varmıştır, kimileri yoldadır.

Empati burada devreye girer: Gecikenin nedenini anlamak, onunla birlikte bekleyebilmek, hatta bazen kendi hızını yavaşlatmaktır.

Rötor yapmış bir insanı yargılamak yerine, “Ne seni geciktirdi?” diye sormak, hem sosyal hem duygusal bir farkındalıktır.

Forumdaşlara Davet: Senin Rötorun Ne Anlatıyor?

Şimdi sizlere dönüyorum sevgili forumdaşlar.

Siz hiç “rötor” yaptınız mı?

Zamanında yetişemediğiniz ama kalbinizle hâlâ orada olduğunuz bir an oldu mu?

Toplum sizi geciktiğiniz için yargıladı mı, yoksa anladı mı?

Ve siz bir başkasının rötoruna nasıl tepki verdiniz: Sabırsızlıkla mı, yoksa anlayışla mı?

Bu başlıkta sadece “geç kalmak” değil, “insan kalmak” üzerine konuşalım. Çünkü bazen en büyük adalet, birbirimizi bekleyebilme sabrında gizlidir.

Son Söz: Rötor Bazen Hayattır

Hayat, her zaman zamanında gitmez. Uçaklar rötar yapar, trenler gecikir, insanlar düşer, kalkar, toparlanır.

Ama unutmayalım: Rötor bir gecikme değil, bazen bir nefes alma hakkıdır.

Birlikte yaşadığımız bu forumda, belki de birbirimize biraz daha zaman tanıyarak, hepimizin yolculuğunu biraz daha adil, biraz daha insanca kılabiliriz.

Çünkü en güzel yolculuklar, aynı anda değil, aynı niyetle çıkılanlardır.